3 Temmuz 2011 Pazar

ISTANBUL


Cennet mi? Cehennem mi?
İstanbul, bir yanda görkemli bir tarihe tanıklık etmesi, kültürel zenginliği, jeolojik konumu, öte yanda, gitgide artan nüfusu, sabır sınayan trafiği ve çevre kirliliği gibi olumsuz etkenleriyle, taşı toprağı altın mı sorusunu tekrar tekrar sorduruyor kent sakinlerine.
Selen CAN
Bir Avrupa şehridir İstanbul. Üstelik çoğu Avrupa şehrini geride bırakacak değere sahiptir gerek konumu, gerek tarihi mirasıyla. Nitekim pek değeri bilinmez bu şehrin. Sürekli artan popülasyonun bir arada yaşam savaşı verdiği bir şehirdir, kaliteli yaşam hakkı tanımaz size.


Avrupa’nın en kalabalık şehri
İlçelere göre nüfus
1 Gaziosmanpaşa   1 milyon 13 bin
2 Ümraniye         897 bin
3 Küçükçekmece     785 bin
4 Kadiköy          745 bin
5 Bağcilar         719 bin
6 Büyükçekmece     683 bin
7 Üsküdar          583 bin
8 Bahçelievler     572 bin
9 Kartal           541 bin
10 Pendik           520 bin
11 Esenler          517 bin
12 Fatih            423 bin
13 Kağıthane        418 bin
14 Maltepe          415 bin
15 Eyüp             326 bin
16 Avcılar          324 bin
17 Güngören         319 bin
18 Şişli            315 bin
19 Zeytinburnu      283 bin
20 Sarıyer          276 bin
21 Sultanbeyli      273 bin
22 Bayrampaşa       272 bin
23 Beyoğlu          247 bin
24 Beykoz           242 bin
25 Bakırköy         215 bin
26 Beşiktaş         192 bin
27 Tuzla            165 bin
28 Silivri          125 bin
29 Çatalca           89 bin
30 Eminönü           33 bin
31 Şile              25 bin
32 Adalar            10 bin 
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin açıklamasına göre; 1945′te 1 milyon 78 bin nüfusu olan İstanbul, 1950 sonrasında yaşanan patlama ile 1955′de 1 milyon 533 bine ve izleyen dönemlerde de yıllık binde 40- 50 arasında artışla 1990′da 7 milyon 309 bin, 1997′de 9 milyon 199 bine ulaştı ve 2000 yılındayapılan sayımda da 10 milyonun üstünde nüfusa sahip bir şehir oldu.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2007 yılında gerçekleştirdiği “Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi” çalışmasında ise, İstanbul’a göçün hâlâ devam ettiği ortaya çıktı. Çalışmada İstanbul’un nüfusunun 7 yılda Bursa şehri kadar büyüyerek 12 milyon 573 bin 836’ya ulaştığı tespit edildi.
Son elli yılda 11 milyon göç alan İstanbul’da 82 ilden vatandaş bir arada yaşıyor. Türkiye’nin adeta mozaik kenti olan şehirde; Sivas’tan Trabzon’a, Iğdır’dan Çanakkale’ye ülkenin dört bir yanından 12 milyon 573 bin 836 kişi yaşıyor. Bunlardan sadece 2 milyon 167 bin 572′si İstanbul nüfusuna kayıtlı. İstanbulluların sayısının fazla çıkmasının sebebi ise birçok vatandaşın nüfus ile ilgili işlemlerini rahatlıkla yapabilmek için çocuklarını İstanbul kütüğüne kaydettirmesi. Şehre göç eden iller arasında ise Sivas, birinci sırada. Kentin genelinde 681 bin 214 Sivaslı yaşarken, onu 516 bin 556 kişi ile Kastamonu izliyor. İstanbul ‘da yaşayan Sivas, Sinop, Bayburt, Ardahan, Erzincan, Giresun ve Kastamonuluların sayısı da kendi illerinin nüfusundan daha fazla.

İstanbul ‘da yaşayanların hemşeri profilini ortaya koyan çalışmaya göre Sivas’ta 638 bin 464 kişi yaşarken, İstanbul’daki Sivaslıların sayısı 681 bin 214. Sivaslıları 516 bin 556 ile Kastamonulular, 455 bin 393 ile Giresun, 453 bin 197 ile Ordu ve 396 bin 840 kişi ile Tokatlılar izliyor. İstanbul ‘da en az nüfus barındıran iller ise 6 bin 957 ile Hakkari ve 7 bin 363 ile Burdur.
İlçelere göre yapılan dağılımda 32 ilçesi bulunan İstanbul ‘un ve Türkiye’nin en kalabalık ilçesi Gaziosmanpaşa ‘da en fazla Sivaslılar yaşıyor. İstanbullular ağırlıklı olarak Kadıköy’de toplanırken, Avcılar ve Küçükçekmece’de en fazla Tokatlılar, Bayrampaşa ve Fatih’te Kastamonulular, Bakırköy’de Malatyalılar çoğunlukta. Üsküdar, Bağcılar, Bahçelievler, Kâğıthane, Sarıyer, Şişli ve Beşiktaş’ta yine Sivaslılar ilk sırada gelirken, Eyüp, Beykoz, Zeytinburnu ve Beyoğlu’nda ise Giresunlular birinci. İstanbul’un en önemli ticaret merkezlerinden biri olan ve Fatih ilçesi ile birleştirilen Eminönü’nde en fazla Mardinliler, Esenler’de Malatyalılar, Güngören’de Trabzonlular, Kartal’da Erzincanlılar, Maltepe’de Rizeliler, Sultanbeyli ve Pendik’te Erzurumlular, Tuzla’da Samsunlular, Ümraniye’de ise Ordulular ikamet ediyor. Büyükçekmece’de Ardahanlılar, Çatalca’da Gaziantepliler, Silivri’de Tokatlılar, Şile’de ise en fazla Kocaelililer yaşıyor. Bu da gösteriyor ki İstanbul, küçük Türkiye olma yolunda hızla ilerliyor.
Yeşil alanlar gri alanlara dönüşüyor. 
Nüfus artışı bir yanda, İstanbul’da her gün bir yeni inşaata başlanıyor. Bir yanda TOKİ, diğer yanda ise özel şirketler, Ağaoğlu, Taşyapı, Kuzu Grup ve diğerleri… Yapılan her yeni sitenin, tuttuğu, tıklım tıklım dolduğu da söylenemez. Şirketler beş bin peşinatla bile ev verir oldu. Satış ofisleri sinek avlıyor ancak inşaatlar artarak devam ediyor. Üstelik devlete ait yeşil alanlar ise sürekli olarak nakit paraya çevriliyor, çoğu alan için milyon dolarlar telaffuz ediliyor. Galataport, Haydarpaşaport gibi projelerle İstanbul’un tarihi dokusu bile tehdit altına alınıyor. İstanbul’un yeşil alanı bol, sahil semti Ataköy’de aynı sebepten birkaç yıldır davalarla başı dertte. Satışa çıkarılmak istenen Ataköy Sahili ve öte yanda Ataköy sakinlerinin direnişi. Mimarlar Odası Bakırköy Temsilcisi Yönetim Kurulu başkanı Ali Hacıalioğlu, Ataköy halkının yaptığı eylemlerin en sonuncusunda; “IMF, Mütahitler ve AKP’nin diretmesi olan satış esasen bir kent suçudur. TOKİ’nin yaptığı işler bellidir. Ataköy’ün yapısına tamamen ters düşen surlarla çevrili Ataköy Konakları ve önünde dünyanın en çirkin yapısı olan bir Alışveriş Merkezi(Ataköy Plus AVM). TOKİ’ye bu ihaleden vazgeçmesini bir kez daha dile getiriyorum” diyerek halk tepkisini dile getirmiştir. Elde kalan bir parça yeşil alana bile sahip çıkılmıyor. İstanbul daha da büyük bir kabusa sürükleniyor.
Eğer çözümün bir parçası değilsen, sorunun bir parçasısın.
Bir İstanbullu olan Op. Dr. Lalehan Kutlay’a göre; “İstanbul gibi deprem riski taşıyan kentlerde yeşil alanların önemi artar. 17 Ağustos’tan sonra evlere girmekten çekinen halk¸ yeşil alanlara sığındı. Her mahallede bir deprem parkı olmalı Türkiye’deki geleneksel planlama anlayışında hızlı ve düzensiz kentleşme¸ çarpık yapılaşma¸ altyapı eksikliği¸ devamlı göç ve benzeri kavramlardan dolayı; yeşil alanlar kentleşme süreçlerinin planlama beklenti ve hedeflerinden bağımsız gelişmektedir. Türkiye’nin içinde bulunduğu sosyal ve kültürel gerçekler ve bunların doğurduğu kaçak yapılaşma¸ her şeyden çok eklektik oluşumların belirlediği bir kent dokusu yaratmaktadır. Birçok yerleşim için geçerli olan bu tipleşmiş kent dokusu¸ yeşil alanların yetersiz kalmasına¸ tasarım standartları açısından çağdaş kentsel yaşamın beklentilerini karşılamayan yeşil alanların oluşumuna neden olmaktadır.” Hukuk Fakültesi öğrencisi Özlem Yanar ise Avrupa’da ki ‘bisiklet’ uygulamasını vurguluyor. “İstanbul gibi karışık bir şehirde ne kadar işe yarar bilinmez, İstanbul halkı bu ve benzeri uygulamalarda henüz bilinçli olmayabilir ancak Avrupa’nın çoğu şehrinde uygulanan Bisiklet istasyonları ve bir yerden bir yere bisikletle ulaşabilmek, hem çevre kirliliği, hem trafik, hem de insan sağlığı açısından önemli ve büyük bir adım olabilir.” Diş Hekimi Alper İçel ise otopark sorunundan yakınıyor. “Her semte yer altı otoparkları yapılmalı, araçlar yolun ortasında geçişi engelleyecek konumda park edilmemeli ve görüntü kirliliği oluşturmamalı. “ İstanbul’da metrobüs tartışmaları ise bitmek bilmiyor. D100 trafiğini altüst eden ‘kolaylık’ metrobüslerin yerine ise gelişmiş çoğu ülkede olduğu gibi yer altı ulaşımında ilerlemek, metro inşaatlarına önem vermek daha gerçekçi bir çözüm olabilir. Bu sıralar Beylikdüzü’ne ulaşması planlanan metrobüs için CHP İlçe Başkanı Ekrem İmamoğlu ‘da benzer düşüncede, “Metrobüs tartışılıyor. Biz daha önce de söyledik. Sorunun çözümü metrobüs değildir. Metrobüs için teklifler alındı ama hala sonuç belli değil. Bize göre yine bu iş hayal. Ayrıca biz buraya metrobüs değil metro öneriyoruz. E-5 bugün trafik açısından zaten çıkmaza girmiştir. ” dedi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder