Cennet mi? Cehennem mi?
İstanbul, bir yanda görkemli bir tarihe tanıklık etmesi, kültürel zenginliği, jeolojik konumu, öte yanda, gitgide artan nüfusu, sabır sınayan trafiği ve çevre kirliliği gibi olumsuz etkenleriyle, taşı toprağı altın mı sorusunu tekrar tekrar sorduruyor kent sakinlerine.
Selen CAN
Bir Avrupa şehridir İstanbul. Üstelik çoğu Avrupa şehrini geride bırakacak değere sahiptir gerek konumu, gerek tarihi mirasıyla. Nitekim pek değeri bilinmez bu şehrin. Sürekli artan popülasyonun bir arada yaşam savaşı verdiği bir şehirdir, kaliteli yaşam hakkı tanımaz size.
Avrupa’nın en kalabalık şehri
İlçelere göre nüfus |
1 Gaziosmanpaşa 1 milyon 13 bin 2 Ümraniye 897 bin 3 Küçükçekmece 785 bin 4 Kadiköy 745 bin 5 Bağcilar 719 bin 6 Büyükçekmece 683 bin 7 Üsküdar 583 bin 8 Bahçelievler 572 bin 9 Kartal 541 bin 10 Pendik 520 bin 11 Esenler 517 bin 12 Fatih 423 bin 13 Kağıthane 418 bin 14 Maltepe 415 bin 15 Eyüp 326 bin 16 Avcılar 324 bin 17 Güngören 319 bin 18 Şişli 315 bin 19 Zeytinburnu 283 bin 20 Sarıyer 276 bin 21 Sultanbeyli 273 bin 22 Bayrampaşa 272 bin 23 Beyoğlu 247 bin 24 Beykoz 242 bin 25 Bakırköy 215 bin 26 Beşiktaş 192 bin 27 Tuzla 165 bin 28 Silivri 125 bin 29 Çatalca 89 bin 30 Eminönü 33 bin 31 Şile 25 bin 32 Adalar 10 bin |
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin açıklamasına göre; 1945′te 1 milyon 78 bin nüfusu olan İstanbul, 1950 sonrasında yaşanan patlama ile 1955′de 1 milyon 533 bine ve izleyen dönemlerde de yıllık binde 40- 50 arasında artışla 1990′da 7 milyon 309 bin, 1997′de 9 milyon 199 bine ulaştı ve 2000 yılındayapılan sayımda da 10 milyonun üstünde nüfusa sahip bir şehir oldu.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2007 yılında gerçekleştirdiği “Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi” çalışmasında ise, İstanbul’a göçün hâlâ devam ettiği ortaya çıktı. Çalışmada İstanbul’un nüfusunun 7 yılda Bursa şehri kadar büyüyerek 12 milyon 573 bin 836’ya ulaştığı tespit edildi.
Son elli yılda 11 milyon göç alan İstanbul’da 82 ilden vatandaş bir arada yaşıyor. Türkiye’nin adeta mozaik kenti olan şehirde; Sivas’tan Trabzon’a, Iğdır’dan Çanakkale’ye ülkenin dört bir yanından 12 milyon 573 bin 836 kişi yaşıyor. Bunlardan sadece 2 milyon 167 bin 572′si İstanbul nüfusuna kayıtlı. İstanbulluların sayısının fazla çıkmasının sebebi ise birçok vatandaşın nüfus ile ilgili işlemlerini rahatlıkla yapabilmek için çocuklarını İstanbul kütüğüne kaydettirmesi. Şehre göç eden iller arasında ise Sivas, birinci sırada. Kentin genelinde 681 bin 214 Sivaslı yaşarken, onu 516 bin 556 kişi ile Kastamonu izliyor. İstanbul ‘da yaşayan Sivas, Sinop, Bayburt, Ardahan, Erzincan, Giresun ve Kastamonuluların sayısı da kendi illerinin nüfusundan daha fazla.
İstanbul ‘da yaşayanların hemşeri profilini ortaya koyan çalışmaya göre Sivas’ta 638 bin 464 kişi yaşarken, İstanbul’daki Sivaslıların sayısı 681 bin 214. Sivaslıları 516 bin 556 ile Kastamonulular, 455 bin 393 ile Giresun, 453 bin 197 ile Ordu ve 396 bin 840 kişi ile Tokatlılar izliyor. İstanbul ‘da en az nüfus barındıran iller ise 6 bin 957 ile Hakkari ve 7 bin 363 ile Burdur.
İlçelere göre yapılan dağılımda 32 ilçesi bulunan İstanbul ‘un ve Türkiye’nin en kalabalık ilçesi Gaziosmanpaşa ‘da en fazla Sivaslılar yaşıyor. İstanbullular ağırlıklı olarak Kadıköy’de toplanırken, Avcılar ve Küçükçekmece’de en fazla Tokatlılar, Bayrampaşa ve Fatih’te Kastamonulular, Bakırköy’de Malatyalılar çoğunlukta. Üsküdar, Bağcılar, Bahçelievler, Kâğıthane, Sarıyer, Şişli ve Beşiktaş’ta yine Sivaslılar ilk sırada gelirken, Eyüp, Beykoz, Zeytinburnu ve Beyoğlu’nda ise Giresunlular birinci. İstanbul’un en önemli ticaret merkezlerinden biri olan ve Fatih ilçesi ile birleştirilen Eminönü’nde en fazla Mardinliler, Esenler’de Malatyalılar, Güngören’de Trabzonlular, Kartal’da Erzincanlılar, Maltepe’de Rizeliler, Sultanbeyli ve Pendik’te Erzurumlular, Tuzla’da Samsunlular, Ümraniye’de ise Ordulular ikamet ediyor. Büyükçekmece’de Ardahanlılar, Çatalca’da Gaziantepliler, Silivri’de Tokatlılar, Şile’de ise en fazla Kocaelililer yaşıyor. Bu da gösteriyor ki İstanbul, küçük Türkiye olma yolunda hızla ilerliyor.
Yeşil alanlar gri alanlara dönüşüyor.
Nüfus artışı bir yanda, İstanbul’da her gün bir yeni inşaata başlanıyor. Bir yanda TOKİ, diğer yanda ise özel şirketler, Ağaoğlu, Taşyapı, Kuzu Grup ve diğerleri… Yapılan h
er yeni sitenin, tuttuğu, tıklım tıklım dolduğu da söylenemez. Şirketler beş bin peşinatla bile ev verir oldu. Satış ofisleri sinek avlıyor ancak inşaatlar artarak devam ediyor. Üstelik devlete ait yeşil alanlar ise sürekli olarak nakit paraya çevriliyor, çoğu alan için milyon dolarlar telaffuz ediliyor. Galataport, Haydarpaşaport gibi projelerle İstanbul’un tarihi dokusu bile tehdit altına alınıyor. İstanbul’un yeşil alanı bol, sahil semti Ataköy’de aynı sebepten birkaç yıldır davalarla başı dertte. Satışa çıkarılmak istenen Ataköy Sahili ve öte yanda Ataköy sakinlerinin direnişi. Mimarlar Odası Bakırköy Temsilcisi Yönetim Kurulu başkanı Ali Hacıalioğlu, Ataköy halkının yaptığı eylemlerin en sonuncusunda; “IMF, Mütahitler ve AKP’nin diretmesi olan satış esasen bir kent suçudur. TOKİ’nin yaptığı işler bellidir. Ataköy’ün yapısına tamamen ters düşen surlarla çevrili Ataköy Konakları ve önünde dünyanın en çirkin yapısı olan bir Alışveriş Merkezi(Ataköy Plus AVM). TOKİ’ye bu ihaleden vazgeçmesini bir kez daha dile getiriyorum” diyerek halk tepkisini dile getirmiştir. Elde kalan bir parça yeşil alana bile sahip çıkılmıyor. İstanbul daha da büyük bir kabusa sürükleniyor.

Eğer çözümün bir parçası değilsen, sorunun bir parçasısın.
Bir İstanbullu olan Op. Dr. Lalehan Kutlay’a göre; “İstanbul gibi deprem riski taşıyan kentlerde yeşil alanların önemi artar. 17 Ağustos’tan sonra evlere girmekten çekinen halk¸ yeşil alanlara sığındı. Her mahallede bir deprem parkı olmalı Türkiye’deki geleneksel planlama anlayışında hızlı ve düzensiz kentleşme¸ çarpık yapılaşma¸ altyapı eksikliği¸ devamlı göç ve benzeri kavramlardan dolayı; yeşil alanlar kentleşme süreçlerinin planlama beklenti ve hedeflerinden bağımsız gelişmektedir. Türkiye’nin içinde bulunduğu sosyal ve kültürel gerçekler ve bunların doğurduğu kaçak yapılaşma¸ her şeyden çok eklektik oluşumların belirlediği bir kent dokusu yaratmaktadır. Birçok yerleşim için geçerli olan bu tipleşmiş kent dokusu¸ yeşil alanların yetersiz kalmasına¸ tasarım standartları açısından çağdaş kentsel yaşamın beklentilerini karşılamayan yeşil alanların oluşumuna neden olmaktadır.” Hukuk Fakültesi öğrencisi Özlem Yanar ise Avrupa’da ki ‘bisiklet’ uygulamasını vurguluyor. “İstanbul gibi karışık bir şehirde ne kadar işe yarar bilinmez, İstanbul halkı bu ve benzeri uygulamalarda henüz bilinçli olmayabilir ancak Avrupa’nın çoğu şehrinde uygulanan Bisiklet istasyonları ve bir yerden bir yere bisikletle ulaşabilmek, hem çevre kirliliği, hem trafik, hem de insan sağlığı açısından önemli ve büyük bir adım olabilir.” Diş Hekimi Alper İçel ise otopark sorunundan yakınıyor. “Her semte yer altı otoparkları yapılmalı, araçlar yolun ortasında geçişi engelleyecek konumda park edilmemeli ve görüntü kirliliği oluşturmamalı. “ İstanbul’da metrobüs tartışmaları ise bitmek bilmiyor. D100 trafiğini altüst eden ‘kolaylık’ metrobüslerin yerine ise gelişmiş çoğu ülkede olduğu gibi yer altı ulaşımında ilerlemek, metro inşaatlarına önem vermek daha gerçekçi bir çözüm olabilir. Bu sıralar Beylikdüzü’ne ulaşması planlanan metrobüs için CHP İlçe Başkanı Ekrem İmamoğlu ‘da benzer düşüncede, “Metrobüs tartışılıyor. Biz daha önce de söyledik. Sorunun çözümü metrobüs değildir. Metrobüs için teklifler alındı ama hala sonuç belli değil. Bize göre yine bu iş hayal. Ayrıca biz buraya metrobüs değil metro öneriyoruz. E-5 bugün trafik açısından zaten çıkmaza girmiştir. ” dedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder